Pink Floyd'la tanışmam 17. yaşıma tekabül ediyor. Tanıştıktan sonra bu gruba tapışım ise, bir ömre tekabül olacak. Grubun en sevdiğim yanı; her şarkısında ayrı bir tat, ayrı bir başkaldırı bulabilmek. Beni onlarla tanıştıran şarkı tabii ki de ''Another brick in the wall'' oldu. Zaten melodisi ilk kez dinleyenlere bile yabancı gelmez bu güzelim şarkının. Çünkü mutlaka işitmiştir orada burada, fenomen olmuş bu şarkıyı. Ben de okulda hep bu şarkıyı dinler, okula olan nefretimi dışa vururdum. İlk kez keşfettiğim de bu parçayı, okulun her bölgesinde yankılattım sesimle isyankar sözlerini. Nedense bir de bu şarkıyı her dinleyişimde, pis bir tebessüm konardı dudaklarıma. Ben de hiç ayak diretmez, o pis sırıtışın dudağıma konuvermesine izin verirdim. Yine böyle bir anda, koridorda tek başıma oturup bu şarkıyı dinlerken. Din hocası bana yaklaşıp ''Ne o çok mutlusun!'' demişti. ''Kulağımda Pink Floyd'un 'Another brick on the wall' şarkısı çalıyor da ondan.'' cevabıyla karşılaşınca sırıttı o da benim gibi. Bu şarkıyla okul döneminin sert yıllarında tanışmam ve beni Pink Floyd'la tanıştıran parça olması değerini tabii ki artırıyor. Aşağıda bulunan şarkıyı henüz dinlememiş olan varsa yuh onlara! Çabuk aç o videoyu kardeşim. Çok şey kaybediyorsun.
Okul yıllarımın en büyük hayaliydi, bu şarkıyı bütün okulun izlediği bir platformda avazım çıktığı kadar bağararak söylemek. Hatta bu hayal için bir önsöz bile kurmuştum kafamda. Ben çıkardım o platforma. Herkes pür dikkat beni izlerdi. Ardından mikrofona yaklaşıp sessizliği bozardım.
''Bu parçayı, sevgili öğretmenlerime ve tüm eğitim düzenine ithaf ediyorum! Ha bu arada, İngilizce bilmeyen öğretmenler İngilizce bilenlerin yanına gitsin!''
Tabii gerçekleşmedi bu hayalim. Ama bu şarkının yeri benim nazarımda hep ayrı, hep özel oldu. Bu şarkıda eğitim düzenine bir başkaldırı buldum. Daha sonraları ''Welcome to the machine'' parçasında makineleşmiş insan hayatına yapılan en güzel eleştriyi buldum. Yine sonraları ''Comfortably numb'' parçasında, insanların modern dünyada bir takım hırslar uğruna nasıl ''hissiz'' heriflere dönüştüğünü dinledim. Yine sonraları ''Money'' parçasında paranın bizi bir güzel hapsedişini, bize nasıl hükmettiğini ve bizim ona tapan pislikler oluşumuzu gördüm. Yine sonraları ''Wish you were here'' adlı parçada, bir insan nasıl özlenirmiş, hasret denen şey nasıl bir şeymiş onu öğrendim. Yine sonraları ''Time'' adlı eserde zamanın acımasızlığını anladım. Yine sonraları ''Echoes'' parçasında, müzik dünyasının yazılmış en güzel sözlerine ve yakalanmış en güzel müzikal ahengine rastladım. Yine daha nice Pink Floyd eserinde, nice şeye rastladım... Velhasıl Pink Floyd her seferinde bir yumruk vurmayı başarıyordu sizin yüzünüze. Ama bu yumruklar, hayatınız boyunca yediğiniz en tatlı yumruklardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder