
Silmarillion diye bir kitap okudum ben. Öyle böyle değil ama iki defa. Sindire sindire, tadını çıkarta çıkarta. Bazısı sevmez ya hani böyle fantastik şeyleri, lanet olsun onlara. Bu dünyanın gerçekliğinde boğulsun onlar. Ne bok varsa çok daha dünyevi şeyler anlatan kitaplarda. Tabii ki saygı duyuyorum o kitapları da sevenlere. Ben de okuyorum dünyevi şeyler, ama Tolkien'den alınan haz herzaman başka! Tolkien evrenini bu kadar çok sevme nedenim; kaçıs! Kaçış arıyorum bu dünyadan belki de. İyi ki Tolkien adında bir dedemiz var da, o da bana rehberlik ediyor bu yolda.
Yüzüklerin efendisiyle başladı Tolkien serüveni benim için. Ya sekiz ya da dokuz yaşındaydım, bu dünyadan uzaklaşma yolunu bulduğumda. Birgün ailecek amcamlara gittik. Amcamın oğulları o zaman ortalığı kasıp kavuran bu filmin dvdsini taktı. ''Yüzük Kardeşliği'' ve ''İki kule''yi iki adet göbekli, iki adet üniversiteli, bir adet uslu çocuk modunda takılan ben 6 saatlik bir süre boyunca izledik. Amcam ve babam gibi, tek dertleri ''para'' denen melet olan iki adet düz adam bile ağızlarının suyunu akıta akıta izledi. Bense büyülendim... Hem de fena şekilde. Yapıştım amca oğlunun yakasına ''bu kadar mı abi? 3. Film falan yok mu yaaa!'' diye yakardım ona. Ve bana belki de hayatım boyunca en mutlu olduğum anlardan birini yaşattı; ''Var'' dedi ''seneye çıkacak. Çıksın ben sana izletirim o zaman.'' Nitekim öyle de yaptı. Onun da bu hayranlıkta yeri çok büyük vesselam.
Tabii ben silmarillion'u okuyana kadar , yani 2010 yılının başlarına kadar üçlemeyi defalarca izledim. Ama artık daha fazla çocuksu bakamıyordum. Mantık arıyordum ne bok varsa! Mutlu olduktan sonra niye mantık arasın ki be adam? Arıyor ama işte insan. Ben de aradım. Silmarillion'u okumayı aklıma koydum. Sonra da yaptım bunu. Ve belki de hayatımda mantık aramama sevindiğim tek şeyi yaptım... Zira neyde mantık ararsan hayatında, belki de mutsuz oluyorsun mantığını çözdükçe aradıklarının. Neyse, Silmarillion'u okudum ve hayran kaldım.
O nasıl hikayelerdi öyle? O nasıl tasvirlerdi? O nasıl destansı epiklik, nasıl güzel bir kurguydu? Ben Manwe'ydim Orta Dünya'ya hükmeden. Ben Melkor'dum Simarillerin ateşiyle yanıp tutuşan. Ben Feanor'dum intikam için ölümüne and içen. Ben Beren'dim Luthien'e olan aşkıyla destan yazan. Ben Turin'dim lanetine yenik düşen. Ben İluvatar'dım, ben Tolkien'dim. Çünkü almıştı zat-ı muhterem beni teshiri altına... İnanın cevap vermedim bu sorulara. Çünkü soru halindeyken daha anlamlılardı. Sadece birileri oldum ve tadını çıkardım şölenin. Teşşekür ettim sadece Tolkien'e, bu boktan dünyadan en güzel kaçış yolunu gösterdiği için bana. Ulan allah biliyor ya, gidip raftan alasım var şimdi o kitabı. Açıp 3. defa dünyayla aramdaki boktan ilişkiyi kesesim var. Ama şimdilik Hurin'in o müthiş destanında attığı ''Aure entuluva!'' narasının bulunduğu bölümü yazmakla yetineceğim. Zaten gün gelicek o kitap bu ellere 3. defa yapraklarının kokusunu sindirecek... Benden tavsiye, okuyun ve okutturun Tolkien'i. Çünkü Tolkien okumak, tarifsizdir.
''hepsinin sonunda Hurin tek başına ayaktaydı. sonra kalkanını atıp baltasını iki eliyle kullandı; baltasının solana dek Gothmog'un Troll muhafızlarının kara kanıyla tüttüğü, Hurin'in her kesip öldürüşünde "aurë entuluva!" güzdüz yeniden gelecek!" diye bağırdığı şarkılarda söylenir. bunu yetmiş kez haykırmış; ama sonunda Morgoth'un emriyle canlı yakalamaları gerektiği için kollarına yapışmışlar, ama o baltasıyla onları kesmeye devam etmiş ta ki büyük bir ork yığınının altında kalıncaya dek. sonra Gothmog onu bağlayıp aşağılamalar içinde angband'a sürükledi.''
Ardından gelen hikaye Christoper Tolkien tarafından 2007'de ''Hurin'in Çocukları'' adı altında yayınlandı. Ama hele siz bir Silmarillion'u ve Yüzüklerin efendisini okuyun, ona da sıra mutlaka gelecektir.